Zaman Nedir?

 
Zaman Nedir? Zaman Nedir?

Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. 140. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. Evrendeki zamanın durumu budur. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. g. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. Yani ortada uzay yoktur. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. e S. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. Yani telefon görüşmesi olamazdı. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. ” Richard Muller a. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. . 140Prof. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var.

Zaman Nedir?

Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. Yani ortada uzay yoktur. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. . İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. Yani telefon görüşmesi olamazdı. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. ” Richard Muller a. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. Evrendeki zamanın durumu budur. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. g. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. 140. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. 140Prof. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. e S. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur.