Zaman Nedir?

 
Zaman Nedir? Zaman Nedir?

Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. 140Prof. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. ” Richard Muller a. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. Yani telefon görüşmesi olamazdı. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. . Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. e S. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. g. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Evrendeki zamanın durumu budur. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. Yani ortada uzay yoktur. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. 140. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı.

Zaman Nedir?

O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. g. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. Yani telefon görüşmesi olamazdı. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. e S. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. Yani ortada uzay yoktur. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. ” Richard Muller a. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. . Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. 140Prof. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. 140. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. Evrendeki zamanın durumu budur.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var.