Zaman Nedir?

 
Zaman Nedir? Zaman Nedir?

Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. 140Prof. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. Yani ortada uzay yoktur. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. ” Richard Muller a. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. . O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. Evrendeki zamanın durumu budur. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. Yani telefon görüşmesi olamazdı. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. e S. 140. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. g. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz.

Zaman Nedir?

Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. ” Richard Muller a. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. Yani ortada uzay yoktur. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. Yani telefon görüşmesi olamazdı. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. 140Prof. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. Evrendeki zamanın durumu budur. e S. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. g. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. 140. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. . Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor.