Zaman Nedir?

 
Zaman Nedir? Zaman Nedir?

Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. 140. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. g. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. . Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. Yani telefon görüşmesi olamazdı. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. Evrendeki zamanın durumu budur. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. 140Prof. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. e S. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. ” Richard Muller a. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. Yani ortada uzay yoktur. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır.

Zaman Nedir?

Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. Yani ortada uzay yoktur. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Yani telefon görüşmesi olamazdı. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. 140. e S. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. Evrendeki zamanın durumu budur. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. 140Prof. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. . Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. g. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. ” Richard Muller a.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar.