SHD'den çarpıcı 'deprem' raporu: 'İmar aflarının ağır bir sonucu'

 
SHD'den çarpıcı 'deprem' raporu: 'İmar aflarının ağır bir sonucu' SHD'den çarpıcı 'deprem' raporu: 'İmar aflarının ağır bir sonucu'

HABERLEŞME KESİLDİ6 Şubat depremlerinde iletişimin neredeyse koptuğu ve haberleşmenin kesildiği ifade edilerek şu bilgiler rapora yansıdı:Depremin üzerinden günler geçtikten sonra bile pek çok yerleşimde yerinde İnternet bağlantısı dahi kurulamadı. ",. Türkiye’de böyle bir yönetim geleneği maalesef yok.  Ne yazık ki depremin birinci yılında adalet rafa kalktı ve kelimenin tam anlamıyla bir hukuk rezaleti yaşandı. *Kayıplarla ilgili en vahim durum da kaybolan çocuklar. Sahra hastaneleri kurulana ve hastalara müdahale imkânı doğana kadar binlerce insan hayatını kaybetti. Yılı dolarken deprem suçlarına dair paylaştığı istatistiklere de yer verilen raporda şu bilgiler paylaşıldı:“Deprem bölgesinde yıkılan ya da üzerinde imara aykırı değişiklik yapılan binalarla ilgili yürütülen ceza soruşturmalarında, 2 bin 825 şüpheli hakkında işlem başlatılmış, bu kişilerle ilgili 267’si hakkında tutuklama kararı, 984’ü hakkında adli kontrol kararı devam etmektedir. Bir tek kamu görevlisi dahi sorumluluk alıp istifa dahi etmedi. Sağlık sistemi tamamen çöktü.  Hiçbir kamu görevlisi tutuklanmadı. Ulaştırma Bakanı Ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu 6 Nisan 2024 tarihinde bir televizyon kanalına yaptığı açıklamada GSM operatörlerinin haberleşmeyi sağlayamadıklarını ve bu nedenle operatör firmalarına para cezası kesildiğini belirtti. Neredeyse dünyanın en pahalı internet ve mobil iletişim bedellerini ödeyen ülkemiz insanı en çok ihtiyaç hissettiği bir dönemde, hayati önemdeki iletişim ihtiyacını karşılayamadı. Bu açıklamadan anlaşılacağı gibi deprem suçlarına karşı aslında hiç mücadele etmemişler. HASAR TESPİT ÇALIŞMALARI AYLAR SÜRDÜHasar tespit çalışmaları aylar sürdü ve önemli ölçüde yanlışlıklar barındırıyordu denilen raporda, Hasar tespitinde hatır gönül ilişkilerinden suistimallere kadar her aşamada usulsüzlükler yaşandı. Bu görüntüleri tesadüfen yakalayan depremzedeler ve gazeteciler kamuoyuna gerçekleri duyurmaya çalıştı. *Engellilerin ihtiyacı olan yaşamsal malzemeler, bedensel ve zihinsel engelli bireyler yardım dağıtım noktalarına ulaşamadığı için ihtiyaçlarını karşılamadı. *Depremin ardından Türkiye’ye uluslararası yardımlar akmaya başladı.  SAĞLIK SİSTEMİ ÇÖKTÜ6 Şubat depremlerinde Hatayda neredeyse tüm hastanelerin çöktüğü ve kullanılamaz hale geldiği belirtilen raporda, Deprem sonrasında kamu ve özel tüm hastaneler kullanılamaz hale geldi. Üç hastane depremde kullanılamaz hale geldi denildi. Barınma sorunu ilk günlerden itibaren yakıcı şekilde kendini hissettirdi. İNSAN BEDENLERİ ENKAZLARA GÖMÜLDÜ*Ne kadar acı ki enkazlarda ceset parçaları iş makinalarının kepçelerinde sallandı. *Depremle birlikte İskenderun Limanı’nda bir konteynerde başlayan ve daha sonra yayılan yangın, müdahalenin zamanında yapılmaması sebebiyle, resmi açıklamalara göre 1730 konteynerın içindeki yüklerle beraber tamamen yanmasıyla sonuçlandı. Yetkililer bu konuda çelişkili açıklamalar yaptılar. Deprem, özellikle Hatay’da, sağlık politikalarının iflas ettiğini net bir şekilde gösterdi. *Dondurucu soğukların yaşandığı günlerde gerçekleşen deprem bölgede yaşayan yüzbinlerce insanın evsiz kalmasına yol açmıştı. Bilgi edinme kapsamında yaptığımız CİMER başvuruları da yanıtsız kaldı. Devletin hiçbir makamı bu konuda açıklama yapma ihtiyacı duymuyor. Binlercesi de sakat kaldı. Kamu binalarında devletin güvencesinde hayatını kaybeden bir tek kamu görevlisine henüz dava açılmadı. *Afet sonrası iyileştirme planının hazırlanmasından ve uygulanmasından sorumlu olacak kurum dahi bulunmuyor*Hatay’da caddelerde, sokaklarda yıkım yapan iş makinaları tozu dumana katarak herhangi bir kurala uymak zorunda kalmadan yıkıma devam ettiler ve ne yazık ki tüm uyarılara rağmen bu yıkımlara devam ediyor. Bu durumun varlığı yangınların depremin ilk günlerinden bu yana ciddi bir meseleye dönüştüğünü göstermektedir. “Hukuk ve adalet” adına yapıldığı ifade edilen icraatlar, Hatay halkını mağdur eden, çaresizlik yaratan, kaotik bir ortamda halkı nefessiz bırakan eylem ve işlemlerdi diye belirtildi. Rapordan öne çıkan başlıklar ise özetle şunlar oldu:*Depremden bu yana bir yıl geçmesine rağmen, Hatay halkı her gün aynı plansızlık ve beceriksizlikle karşı karşıya kalıyor. Bunların arasında bir dizi kamu kurumunda, hastanelerde ölen ve hatta bile bile ölüme gönderilen insanlar olduğu halde bir tek kamu görevlisi yok. Gerek Bilgi Teknolojileri Kurumu (BTK) gerekse GSM operatörleri depremi suçladılar. Hukuk, siyasi iktidar için organize kazançlar sağlayacak şekilde dizayn edilirken Hatay halkı için sadece yoksulluk ve acı üreten bir mekanizmaya dönüştürüldü. *Deprem sonrası kaybolan kişi sayısının bini aşkın olduğu; hem bu mevzuya özgü çalışma yürüten Deprem Mağdurları ve Kayıp Yakınlarıyla Dayanışma Derneği (DEMAK) yöneticilerinin, hem de Tekirdağ Milletvekili Cem Avşar tarafında İçişleri Bakanına yanıtlamak üzere verilen yazılı soru önergesinden öğreniyoruz. Bu yardımların nasıl kullanıldığı ve kullanılmakta olduğu, şeffaflık geleneği olan bir hukuk devletinde derhal yayınlanır ve ilan edilirdi.  Hatay’da üç büyük kamu hastanesi bulunmaktadır. Depremin 1 yılında Hatay’da depremzedelerin çadır yangınlarında, sel baskınlarında, kuralsız yıkımlarda, bir türlü düzenlenemeyen trafik keşmekeşi içinde ve elektrik kaçaklarında ölmeye devam ettiğine tanık olduk. *Kadınlar kendilerine özgü fiziksel sorunların yanında, sosyal yıkım yaşamalarına yol açan sorunlarla baş başa kaldı. Raporda, 6 Şubat depremleri ve sonrasında yaşananlar incelenip detaylı bir şekilde değerlendirildi. Öldüler mi, kaçırıldılar mı bilinmiyor. Enkazlarda yanarak hayatını kaybedenlerin kimliğini tespite yönelik DNA örneği dahi alınamamış olanlar var. Sosyal Haklar Derneği (SHD) İskenderun Temsilciliği, Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerine ilişkin deprem raporu hazırladı. *Çevre Mühendisleri Odası tarafından yapılan incelemelere göre; 2-3 Eylül 2023 tarihinde Hatay, Antakya Serinyol, Antakya Merkez ve Samandağ Yeşilköy, Samandağ Merkez ve Defne’den aldıkları 45 numunenin 16’sında asbest tespit edildi. 50 bini aşkın insan ölmüş, 100 bini aşkın insan yaralanmış ve on binlerce bina yıkılmış ama sadece 267 kişisi tutuklanmış. Bu durum depremzedelerde bir başka yara açılmasına yol açtı. Normal bir hukuk düzeninde aksi düşünülemez. HUKUK REZALETİ YAŞANDIRaporda, henüz birkaç yıl önce yapılan binalarda yüzlerce insanın yaşamını yitirdiği belirtilerek şu ifadelere yer verildi:Depremde asla yıkılmaması gereken ve olası depremlerde halkın yaralarını sarması gereken kamu binaları çökmüş, yazılı ve sözlü uyarılar kulak arkası yapılmış ise bunlardan sorumlu olanların yargı önünde hesap vermesi beklenir. En çok ihtiyaç hissedilen bir dönemde gerek kamu gerekse özel şirketler haberleşmeyi sağlayamadılar. Raporda, Doğal afetlere karşı önlem alması gereken kurumların içinin boşaltıldığını, halkı kandıran açıklamalar ve mizansellerle gerçeklerin gizlendiği, personel, temsil, tatbikat, eğitim ve benzeri adlar altında devasa bütçelerin ulufe gibi dağıtıldığı bir döneme ışık tutmuştur denildi. *Depremin hemen ardından Hatay’ın neredeyse tüm ilçelerinden asbest tehlikesine dikkat çekilmiş, “kanser olmak istemiyoruz” çığlıkları atılmıştı. Hatay Valiliği Asbest tehlikesinin varlığını inkâr ederken Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, depremin beşinci ayında “İlk yapılan ihaleler alelacele yapıldığı için şartnamelerde bazı şeyler gözden kaçmış ” diyerek bir itirafta bulundu. *Deprem sonrasında çocuk ve kadınların ihtiyaçları olan malzemelerin gelen yardım kolilerinde yeterince yer almaması, hijyen ihtiyacının ikinci plana atılması kadınların yaşadığı diğer bir problem olarak karşımıza çıktı. Bilirkişi raporlarında kusuru tespit edilen kamu görevlilerine aradan geçen bir yıl içinde soruşturma izni dahi verilmedi. Yaptığımız saha ve açık kaynak araştırmasında halen birçok aile kayıplarını arıyor. Arama kurtarma çalışmalarında kurtarılan kadınların mahremiyetini koruma konusunda hassasiyet gösterilmedi. ",Sosyal Haklar Derneği İskenderun Temsilciliği 6 Şubat depremlerine ilişkin bir rapor hazırladı. Binlerce binanın hasar tespiti değiştikçe değişti. Raporda, sağlıktan hukuka kadar pek çok alanda çarpıcı bilgilere yer verildi. *Depremin hemen ardından birçok enkazda yangın çıkmış ve yetkililer yangınlara zamanında müdahale edememişti. AKPnin  2002-2018 yılları arasında 16 yılda 9 defa imar affı çıkarıldığına dikkat çekilen raporda, 6 Şubat depremlerinin imar aflarının ağır bir sonucu olduğuna vurgu yapılarak on binlerce insanın ölümüne doğrudan etkisi olduğu belirtildi. DEPREM SUÇLARINA MÜDAHALE EDİLMEDİ03 Şubat 2024 tarihinde Adalet Bakanı Yılmaz Tunçun depremin 1.

SHD'den çarpıcı 'deprem' raporu: 'İmar aflarının ağır bir sonucu'

Yetkililer bu konuda çelişkili açıklamalar yaptılar. *Dondurucu soğukların yaşandığı günlerde gerçekleşen deprem bölgede yaşayan yüzbinlerce insanın evsiz kalmasına yol açmıştı. “Hukuk ve adalet” adına yapıldığı ifade edilen icraatlar, Hatay halkını mağdur eden, çaresizlik yaratan, kaotik bir ortamda halkı nefessiz bırakan eylem ve işlemlerdi diye belirtildi. Neredeyse dünyanın en pahalı internet ve mobil iletişim bedellerini ödeyen ülkemiz insanı en çok ihtiyaç hissettiği bir dönemde, hayati önemdeki iletişim ihtiyacını karşılayamadı. Sağlık sistemi tamamen çöktü. Barınma sorunu ilk günlerden itibaren yakıcı şekilde kendini hissettirdi. Yaptığımız saha ve açık kaynak araştırmasında halen birçok aile kayıplarını arıyor. *Kadınlar kendilerine özgü fiziksel sorunların yanında, sosyal yıkım yaşamalarına yol açan sorunlarla baş başa kaldı. *Afet sonrası iyileştirme planının hazırlanmasından ve uygulanmasından sorumlu olacak kurum dahi bulunmuyor*Hatay’da caddelerde, sokaklarda yıkım yapan iş makinaları tozu dumana katarak herhangi bir kurala uymak zorunda kalmadan yıkıma devam ettiler ve ne yazık ki tüm uyarılara rağmen bu yıkımlara devam ediyor. 50 bini aşkın insan ölmüş, 100 bini aşkın insan yaralanmış ve on binlerce bina yıkılmış ama sadece 267 kişisi tutuklanmış. Öldüler mi, kaçırıldılar mı bilinmiyor. *Depremin ardından Türkiye’ye uluslararası yardımlar akmaya başladı. *Engellilerin ihtiyacı olan yaşamsal malzemeler, bedensel ve zihinsel engelli bireyler yardım dağıtım noktalarına ulaşamadığı için ihtiyaçlarını karşılamadı. *Deprem sonrasında çocuk ve kadınların ihtiyaçları olan malzemelerin gelen yardım kolilerinde yeterince yer almaması, hijyen ihtiyacının ikinci plana atılması kadınların yaşadığı diğer bir problem olarak karşımıza çıktı. Ulaştırma Bakanı Ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu 6 Nisan 2024 tarihinde bir televizyon kanalına yaptığı açıklamada GSM operatörlerinin haberleşmeyi sağlayamadıklarını ve bu nedenle operatör firmalarına para cezası kesildiğini belirtti. Bilgi edinme kapsamında yaptığımız CİMER başvuruları da yanıtsız kaldı. HUKUK REZALETİ YAŞANDIRaporda, henüz birkaç yıl önce yapılan binalarda yüzlerce insanın yaşamını yitirdiği belirtilerek şu ifadelere yer verildi:Depremde asla yıkılmaması gereken ve olası depremlerde halkın yaralarını sarması gereken kamu binaları çökmüş, yazılı ve sözlü uyarılar kulak arkası yapılmış ise bunlardan sorumlu olanların yargı önünde hesap vermesi beklenir. DEPREM SUÇLARINA MÜDAHALE EDİLMEDİ03 Şubat 2024 tarihinde Adalet Bakanı Yılmaz Tunçun depremin 1. Deprem, özellikle Hatay’da, sağlık politikalarının iflas ettiğini net bir şekilde gösterdi. Devletin hiçbir makamı bu konuda açıklama yapma ihtiyacı duymuyor. Binlercesi de sakat kaldı. Hatay Valiliği Asbest tehlikesinin varlığını inkâr ederken Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, depremin beşinci ayında “İlk yapılan ihaleler alelacele yapıldığı için şartnamelerde bazı şeyler gözden kaçmış ” diyerek bir itirafta bulundu. Bu yardımların nasıl kullanıldığı ve kullanılmakta olduğu, şeffaflık geleneği olan bir hukuk devletinde derhal yayınlanır ve ilan edilirdi. *Depremin hemen ardından birçok enkazda yangın çıkmış ve yetkililer yangınlara zamanında müdahale edememişti. *Kayıplarla ilgili en vahim durum da kaybolan çocuklar. Raporda, sağlıktan hukuka kadar pek çok alanda çarpıcı bilgilere yer verildi. Türkiye’de böyle bir yönetim geleneği maalesef yok. Üç hastane depremde kullanılamaz hale geldi denildi.  SAĞLIK SİSTEMİ ÇÖKTÜ6 Şubat depremlerinde Hatayda neredeyse tüm hastanelerin çöktüğü ve kullanılamaz hale geldiği belirtilen raporda, Deprem sonrasında kamu ve özel tüm hastaneler kullanılamaz hale geldi. ",Sosyal Haklar Derneği İskenderun Temsilciliği 6 Şubat depremlerine ilişkin bir rapor hazırladı. Bilirkişi raporlarında kusuru tespit edilen kamu görevlilerine aradan geçen bir yıl içinde soruşturma izni dahi verilmedi. Rapordan öne çıkan başlıklar ise özetle şunlar oldu:*Depremden bu yana bir yıl geçmesine rağmen, Hatay halkı her gün aynı plansızlık ve beceriksizlikle karşı karşıya kalıyor. Bir tek kamu görevlisi dahi sorumluluk alıp istifa dahi etmedi. Normal bir hukuk düzeninde aksi düşünülemez.  Hiçbir kamu görevlisi tutuklanmadı. Bunların arasında bir dizi kamu kurumunda, hastanelerde ölen ve hatta bile bile ölüme gönderilen insanlar olduğu halde bir tek kamu görevlisi yok. Depremin 1 yılında Hatay’da depremzedelerin çadır yangınlarında, sel baskınlarında, kuralsız yıkımlarda, bir türlü düzenlenemeyen trafik keşmekeşi içinde ve elektrik kaçaklarında ölmeye devam ettiğine tanık olduk. Raporda, Doğal afetlere karşı önlem alması gereken kurumların içinin boşaltıldığını, halkı kandıran açıklamalar ve mizansellerle gerçeklerin gizlendiği, personel, temsil, tatbikat, eğitim ve benzeri adlar altında devasa bütçelerin ulufe gibi dağıtıldığı bir döneme ışık tutmuştur denildi. HABERLEŞME KESİLDİ6 Şubat depremlerinde iletişimin neredeyse koptuğu ve haberleşmenin kesildiği ifade edilerek şu bilgiler rapora yansıdı:Depremin üzerinden günler geçtikten sonra bile pek çok yerleşimde yerinde İnternet bağlantısı dahi kurulamadı. Sosyal Haklar Derneği (SHD) İskenderun Temsilciliği, Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerine ilişkin deprem raporu hazırladı. İNSAN BEDENLERİ ENKAZLARA GÖMÜLDÜ*Ne kadar acı ki enkazlarda ceset parçaları iş makinalarının kepçelerinde sallandı. *Depremin hemen ardından Hatay’ın neredeyse tüm ilçelerinden asbest tehlikesine dikkat çekilmiş, “kanser olmak istemiyoruz” çığlıkları atılmıştı. Yılı dolarken deprem suçlarına dair paylaştığı istatistiklere de yer verilen raporda şu bilgiler paylaşıldı:“Deprem bölgesinde yıkılan ya da üzerinde imara aykırı değişiklik yapılan binalarla ilgili yürütülen ceza soruşturmalarında, 2 bin 825 şüpheli hakkında işlem başlatılmış, bu kişilerle ilgili 267’si hakkında tutuklama kararı, 984’ü hakkında adli kontrol kararı devam etmektedir. Kamu binalarında devletin güvencesinde hayatını kaybeden bir tek kamu görevlisine henüz dava açılmadı. AKPnin  2002-2018 yılları arasında 16 yılda 9 defa imar affı çıkarıldığına dikkat çekilen raporda, 6 Şubat depremlerinin imar aflarının ağır bir sonucu olduğuna vurgu yapılarak on binlerce insanın ölümüne doğrudan etkisi olduğu belirtildi. Arama kurtarma çalışmalarında kurtarılan kadınların mahremiyetini koruma konusunda hassasiyet gösterilmedi. Hukuk, siyasi iktidar için organize kazançlar sağlayacak şekilde dizayn edilirken Hatay halkı için sadece yoksulluk ve acı üreten bir mekanizmaya dönüştürüldü. Raporda, 6 Şubat depremleri ve sonrasında yaşananlar incelenip detaylı bir şekilde değerlendirildi. *Çevre Mühendisleri Odası tarafından yapılan incelemelere göre; 2-3 Eylül 2023 tarihinde Hatay, Antakya Serinyol, Antakya Merkez ve Samandağ Yeşilköy, Samandağ Merkez ve Defne’den aldıkları 45 numunenin 16’sında asbest tespit edildi.  Hatay’da üç büyük kamu hastanesi bulunmaktadır. Gerek Bilgi Teknolojileri Kurumu (BTK) gerekse GSM operatörleri depremi suçladılar. Bu açıklamadan anlaşılacağı gibi deprem suçlarına karşı aslında hiç mücadele etmemişler. Enkazlarda yanarak hayatını kaybedenlerin kimliğini tespite yönelik DNA örneği dahi alınamamış olanlar var. Sahra hastaneleri kurulana ve hastalara müdahale imkânı doğana kadar binlerce insan hayatını kaybetti. Bu durumun varlığı yangınların depremin ilk günlerinden bu yana ciddi bir meseleye dönüştüğünü göstermektedir. ",. HASAR TESPİT ÇALIŞMALARI AYLAR SÜRDÜHasar tespit çalışmaları aylar sürdü ve önemli ölçüde yanlışlıklar barındırıyordu denilen raporda, Hasar tespitinde hatır gönül ilişkilerinden suistimallere kadar her aşamada usulsüzlükler yaşandı. Bu görüntüleri tesadüfen yakalayan depremzedeler ve gazeteciler kamuoyuna gerçekleri duyurmaya çalıştı. *Depremle birlikte İskenderun Limanı’nda bir konteynerde başlayan ve daha sonra yayılan yangın, müdahalenin zamanında yapılmaması sebebiyle, resmi açıklamalara göre 1730 konteynerın içindeki yüklerle beraber tamamen yanmasıyla sonuçlandı. Binlerce binanın hasar tespiti değiştikçe değişti. Bu durum depremzedelerde bir başka yara açılmasına yol açtı. En çok ihtiyaç hissedilen bir dönemde gerek kamu gerekse özel şirketler haberleşmeyi sağlayamadılar.  Ne yazık ki depremin birinci yılında adalet rafa kalktı ve kelimenin tam anlamıyla bir hukuk rezaleti yaşandı. *Deprem sonrası kaybolan kişi sayısının bini aşkın olduğu; hem bu mevzuya özgü çalışma yürüten Deprem Mağdurları ve Kayıp Yakınlarıyla Dayanışma Derneği (DEMAK) yöneticilerinin, hem de Tekirdağ Milletvekili Cem Avşar tarafında İçişleri Bakanına yanıtlamak üzere verilen yazılı soru önergesinden öğreniyoruz.